4 Haziran 2013 Salı

HANENDE MELEK

                              HANENDE MELEK

  Kahve ocağına giden kapının yanında, üst kısmı küçük bir halı ve etekleri eski bir kilimle örtülü, kürsü kılıklı bir kerevet vardı. Üç kişiden ibaret saz heyeti, yerli hasır iskemlelerin üzerine, göze batan bir ciddilikle oturmuşlardı. İçlerinden biri inmek isteyince, bir metreye yakın bir yerden atlamaya mecburdu. Hanende Melek böyle zamanlarda küçük garson Hamdi'yi çağırarak yardımını ister, bir eliyle onun omzuna dayanıp ötekiyle eteğini tutarak ince bacaklarını aşağı uzatırdı. Bu anlar o civarda oturmuş hovarda müşteriler için mühim fırsatlardı. Baygın; fakat istek dolu gözler derhal o tarafa çevrilir, tatlı bir şey yenmiş gibi posbıyıklar alt dudakla yalanırdı.

ÇOCUKLAR GİBİ


ÇOCUKLAR GİBİ

    Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
    Kırlara yayılan ilkbahar gibi
    Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
    Göğsümün içinde ateş var gibi





KÜRK MANTOLU MADONNA

Romanın baş karakterleri Maria Puder ve Raif Efendi'dir.

--Raif Efendi içine kapanık, melankolik ve dış dünyaya uyum sağlayamamış bir karakterdir. Hayatı boyunca birçok şeye boyun eğmiş, haksızlığa uğradığında bile buna karşı koyamamıştır. Sevmediği bir kadınla evlenmiştir, bir ailesi vardır. Kendi hayatına kendi yön verememiş, başkalarının istediği bir insan olarak hayatını sürdürmüştür. Hayatında gerçekten yaşadığını hissettiği sadece bir anısı olmuştur ve bunu günlüğüne aktarmıştır.

-- İş arkadaşı olan isimsiz kahramanın günlüğü okumasıyla hikaye başlamış olur.

KUYUCAKLI YUSUF

Kuyucaklı YusufSabahattin Ali'nin 1937 yılında yazdığı romanıdır.
- Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf romanında Anadolu insanını, bu insanların düşünüş ve yaşayış tarzlarını okuyucuya anlatmaya çalışmaktadır. 
 Sabahattin Ali bu romanında kimsesız ve küçük yaşta kötü olaylarla karşılaşmış bir çocuğu,bu çocuğu sahiplenen aileyle birlikte geçen gençliğini anlatıyor.bu roman da yusufun kaymakamın kızına aşık olması ve onun açılamaması tam muazzzez evlenecekken yusufa açılması ve kaçmaları sonucu birbirini takip eden olaylar yer almaktadır.tabi bu kaçış uzun sürmez ve hasta kaymakama birşey olmaması için geri dönülür.sonra kaymakam ölğr yusuf sefalet yüzünden uzak yerlere gidip çalışır muazzez kötü şeyler yapar ve yusuf muazzez ile önceden beri evlenmek isteyen adam yerine muazzezi öldürür ve roman biter.romanın başı ve sonu ölüm ile noktalanır.

29 Mayıs 2013 Çarşamba

KAMYON

                                       KAMYON


Kamyon, Zincirli Han'ın dar ve basık kapısından, yan duvarlara sürtünüp sıvaları dökerek ve üzerine bağlanmış sepetlerle çuvalları dört tarafa fırlatarak ıkına sıkına çıktı. Şoför bir eliyle direksiyona yapışmış, dört metre genişliğindeki sokağın karşı tarafındaki berber dükkanlarına girmeden sola manevra yapabilmeye uğraşıyor, öteki eliyle de ağzına peynirli pide tıkıyordu.


23 Mayıs 2013 Perşembe

SIRÇA KÖŞK


                                

Bir zamanlar boş gezmeyi iş yapmaktan çok seven üç arkadaş varmış.. Bugünden yarına geçinmek , gittikleri yerlerin birinden yüz bulsalar , beşinden kovulmak canlarına tak demiş. Alınteriyle kazanıp gönül rahatlığıyla yemeyi de gözlerine kestiremezlermiş , çünkü elleri işe yatkın değilmiş. Bir gün , uzun bir yolculuktan sonra , yüksekçe bir tepede oturup aşağıdaki ovada yayılan büyük bir şehre garip garip bakarlar , acaba bu bilmediğimiz yerde nasıl karşılanacağız , diye acı acı düşünürlerken , içlerinden birinin aklına yaman bir fikir gelmiş , hemen yerinden fırlayıp :

‘Gelin beraber , bu şehirde sırça köşk yapalım; ömrümüzün sonuna kadar bolluk içinde yaşarız ! ‘ demiş......

18 Mayıs 2013 Cumartesi

YENİ DÜNYA

                                   

Büyük şehirlerimizden birine yakın bir köyde yeni bir yatılı okul açılıyordu. Açış töreninemaarif müdürü, müfettişler, şehrin mühimce adamları ve ?köycü?ler, bir kafile halinde otomobillerle gittiler. Köy halkı, bu golf pantolonlu, kasketli, kara gözlüklü, boyunları fotoğraf makineli kalabalığı, yolun iki yanına dizilerek, derin bir sükûtla karşıladı.

10 Mayıs 2013 Cuma

SES

                                                 SES 

         Bizi Beyşehirden Konya’ya götüren kamyon Barsakderesi dedikleri bir boğazda sakatlandı. Şoför ve muavini motör kapaklarını açtılar. Oturdukları minderi kaldırıp onun altından çıkardıkları bir sürü alet ve edavatı ortaya döktüler. Ondan sonra saatlerce süren bir tamir başladı. Bazan her ikisi makinenin alına sürünüp arka üstü yatıyorlar ve elleriyle motörün alt kısmını kurcalıyorlar, bazan da biri şoför mahallinde gaza basıyor ve motörü işletiyor ve diğeri bu esnada porselen başlıklı bir takım memeleri yerlerinden oynatıyordu.

4 Mayıs 2013 Cumartesi

KAĞNI


                                                 
Uzun zamanlar deniz kenarında ve surlar içindeki bir hapishanede kaldım. Kalın duvarlara vuran suların sesi taş odalarda çınlar ve uzak yolculuklara çağırırdı.Tüylerinden sular damlayarak surların arkasından yükseliveren deniz kuşları demir parmaklıklara hayretle gözlerini kırparak bakarlar ve hemen uzaklaşırlardı. 

2 Mayıs 2013 Perşembe

İÇİMİZDE Kİ ŞEYTAN

 Sabahattin Ali'nin 1940 yılında yayımladığı bir romandır.
 - Macide ve Ömer isimli iki önemli karakter içerir.
- Bu eserde kişilerin iç konuşmaları ve kendileri ile hesaplaşmaları yaygın olarak kullanılmış ve bu yolla duygu ve hisler çok başarılı bir şekilde anlatılmıştır. 
-Bu romanında, Sabahattin Ali toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor.


30 Nisan 2013 Salı

BENİM MESKENİM DAĞLAR

DAĞLAR
Sene 1341 nefsime uydum
Sebep oldu şeytan bir cana kıydım
Katil defterine adımı koydum
Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz

Sen üzülme anam dertlerim çoktur
Çektiğin çilenin hesabı yoktur
Yiğitlik yolunda üstüme yoktur
Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz

26 Nisan 2013 Cuma


RÜZGAR

Şimdi bir rüzgâr geçti buradan
Koştum ama yetişemedim.
Nerelerde gezmiş tozmuş
Öğrenemedim.

19 Nisan 2013 Cuma

Sabahattin Ali- Çocuklar Gibi


Çocuklar Gibi
Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
Kırlara yayılan ilkbahar gibi
Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
Göğsümün içinde ateş var gibi

Bazı nur içinde, bazı sisteyim
Bazı beni seven bir göğüsteyim
Kah el üstündeydim, kah hapisteydim
Her yere sokulan bir rüzgar gibi

Aşkım iki günlük iptilalardı
Hayatım tükenmez maceralardı
İçimde binlerce istekler vardı
Bir şair, yahut bir hükümdar gibi

Hissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi

Şimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım senin dizindir
Sevgilim, saadet ikimizindir
Göklerden gelen bir yadigar gibi

Sözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi

Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi

16 Nisan 2013 Salı

NOTOS DERGİSİ

   2 ayda bir yayınlanan edebiyat dergisi olan NOTOS 39. sayısında SAbahattin Ali'yi bir çok yönüyle ele alıyor. Yaklaşık 40 sayfasını Sabahattin Aliye ayıran NOTOS dergisi, Sabahattin Ali meraklıları için iyi bir kaynak olabilir.

8 Nisan 2013 Pazartesi


SABAHATTİN ALİ VE ŞARKILARI